Bakü katliamı ve Hocalı soykırımını asla unutma

Bakü katliamı ve Hocalı soykırımını asla unutma


Kafkasları ele geçiren Rus emperyalistler tarafından ‘misafir’ olarak yerleştirildikleri Karabağ’ı ‘babalarının mülkü’ zannederek, buldukları her fırsatta bölge halkına karşı ‘etnik temizlik’ uygulayan Ermeniler, 1988 yılında yeniden harekete geçtiler.
İlk hedefleri, Karabağ’da ‘ata topraklarını’ terketmek istemeyen Türkler oldu.
Moskova’nın Ermenilerden yana tavır alması üzerine Azerbaycan halkı ayaklandı.
20 Yanvar (Ocak) 1990 tarihinde Bakü’ye giren kızıl Sovyet ordusu, Halk Cephesi öncülüğündeki Azerbaycanlı ‘vatanseverleri’ tanklar altında ezdi.
20 Şubat 1991’de yapılan ateşkese sadık kalmayan Ermeniler, Rusya, Amerika ve Fransa’yı da arkalarına alarak, 1992 yılında yeni bir saldırı başlattılar.
1993 yılının ortalarına doğru, Karabağ’ın tamamı Ermenilerin eline geçti, ayrıca Azerbaycan topraklarının ‘yüzde 25’i de Ermenilerin kontrolüne girdi.
Yaklaşık 6 yıl içerisinde ‘40 binden fazla’ Azerbaycan Türkü hayatını kaybetti.
Zorunlu göçe tabi tutulan ‘bir milyondan fazla’ insan, kurulan derme çatma çadırlarda oldukça zor şartlar altında bir gün yeniden evlerine dönebilme umuduyla ‘kaçkın hayatı’ yaşıyor.

* * *

Hocalı, nüfus yapısı yüzünden, ‘Büyük Ermenistan’ hayali ile yanıp tutuşan katillerin, Karabağ’daki en önemli hedeflerinden biriydi.
Ermeniler, uzun süren hazırlıkların ardından 25 Şubat’ı 26 Şubat’a bağlayan gece, ‘ağır silahlarla’ donatılmış halde, ansızın girdiler Hocalı’ya.
Önlerinde ‘tanklar’ve ‘toplar’, ellerinde ‘roketatarlar’, ‘makineli tüfekler’, ‘kalaşnikoflar’ vardı.
Kentteki ‘asırlara meydan okuyan’ bütün binaları dört bir yandan bombardımana tutarak yakıp yıkan Ermeniler, gözü dönmüş bir şekilde, ‘harabe’ haline gelmiş olan evlerin enkazları arasına dalıp, ‘insan avına’ çıktılar.
Neye uğradıklarını şaşırmış bir halde, can havli ile sağa sola koşuşturan masum insanları, ‘kadın, çocuk, genç, ihtiyar’ demeden, önce ‘ağır işkencelerden’ geçirdiler, sonra da birer birer ‘kurşuna’ dizdiler.
Fırsatını bulanlar, gecenin karanlığından yararlanarak kaçtılar, kaçmaya vakit bulamayanlar ‘uluslararası terörizmin’ kurbanı oldular.
Takvim yaprakları, ‘26 Şubat’ tarihini gösterdiğinde Hocalı, yeryüzünden silinmişti.
Bin yıllık Hocalı’nın adı artık ‘İvnovka’.

* * *

Bir zamanlar kendilerini ‘teba-i sadıka’ olarak gören Osmanlı İmparatorluğu’nu sırtından hançerleyen Ermeniler, 1915 yılında Doğu Anadolu’da baskın yaptıkları köylerde, ‘hamile kadınların’ karınlarını yararak bebekleri dışarı çıkarmışlar, ele geçirdikleri ‘küçük yaştaki’ çocukları, ‘diri diri’ tandırlarda pişirerek zorla annelerine yedirmeye çalışmışlardı.
Ermeni hükümetinin ‘milli kahraman’ unvanı verdiği katillerden Zori Balayan, 1996 yılında yazdığı “Ruhumuzun canlanması”  isimli kitapta, Hocalı’da yaşanan ‘insanlık dışı’ mezalimi bakın nasıl anlatıyor:
- “Çete üyesi olan Haçatur’la zaptedilmiş evlerden birisine girdiğimizde, askerlerimizin 13 yaşında bir Türk çocuğunu pencereye çivilediklerini gördük. Haçatur, çocuğun bağırmaması için anasının kesilmiş göğsünü onun ağzına soktu. Ben de önce çocuğun karnının, başının ve göğsünün derisini soydum. Sonra Haçatur, cesedini doğradı ve onunla aynı kökten, Türk kökünden gelen köpeklere dağıttı. Aynı şeyi üç Türk çocuğuna daha yaptık. Halkımın intikamının yüzde birini bile aldı isem ne mutlu bana.”

No comments:

Post a Comment